3 Eylül 2011 Cumartesi

"Riga'ya Hoşgeldiniz!" 2.bölüm

30.08.2011

Okuldaki ilk gunumu anlattıgım yazımda ikinci bölüme gelirsek. Anlatılacak cok sey var.
Old Town'da gezinti icin House Of Blackheads-Melngalvju nams adlı yapının önunde bulustuk. Burada da gruplara ayrılarak rehberlerimizi aldık ve gezmeye basladık. 
Daha önceden de söyledigim gibi Riga'da havalar hic belli olmuyor, gezerken hava bi sıcak oldu, bu yagmur yagdı ve en cok da ruzgar esti. Sert bir rüzgar...
House Of Blackheads-Melngalvju nam adlı yapı 14.yuzyılın ilk üç çeyregince sürmüş. Ve bu yapı Riga'da yasayan Alman tüccarlar dernegi icin yapılmıs. Ancak 2. Dünya Savası sırasında Almanlar tarafından bombalanmıs ve belirli restorasyonlarla 1999 yılının sonunda bu görünen halini almış. Yakından bakılacak olunursa gercekten ilginc bir goruntuye ve figürlere sahip.




ikinci olarak sizi mesela buradan biraz ileride olan St. Peter's Church-Svētā Pētera Evaņģēliski luteriskā baznīca' ya götürebilirim. Saint Peterden sonra adını almış oldukca uzun bir kuleye sahip Luteryan* kilisesi.
Bu kilise ilk başlarda 1200lü yıllarda taşcılık ya da masonry (yazarsam daha dogru olur) mimarisine dayanıyormus. Fakat daha sonralardan 3 ayrı zaman perioduna göre bölünebilir. Ve uzerinde toplam 4 farklı mimari bulunduruyor. Gothic, Romanesque ve Baroque.  Yani bu kilise mimari okuyanlar icin görülmesi gereken bir yapı. Ve sanırım yanlıs hatırlamıyorsam bunun yapımında her bir taş İngiltereden getirtilmis. Acıkcası her bir tuğla. 


Şimdi de Cat House'a bakabiliriz.(Kaķu nams) 1909 yılında yapılan ortacag mimarisine göre yapılan bina aynı zamanda üzerinde Riga'da birçok binada görülen Art Nouveau elementlerini de bulunduruyor.
Bu yapının etrafında bulunan bircok binayı yanlıs hatırlamıyorsam zenginligini kanıtlamak isteyen insan tarafından yaptırılıyor. Fakat bir turlu kabul olmuyor ve o da sinirinden en son olarak bu binayı yaptırıyor ardından da tepesine bu kızgın, sanki karsı binalara atlayıp saldıracakmıs gibi duran kediyi konduruyor:) (keske isimleri de aklımda tutabilseydim!:\ )


Burdan birazcık ileriye gidelim ve Swedish Gate (Zviedru vārti)'i gorelim 1698 yılında Rigaya İsveçlilerden bir hediye diyelim. Tam olarak koruma amaçlı olmamakla birlikte bir kale ile ötekini birbirine baglama görevini taşıyor. Anlatılanlara gore eski zamanlarda kapıdan cıkıp girmek belirli zamanlarda serbestmiş. Ve içerde yasıyan bir Letonyalı kız, bir İsveçli askere aşık olmuş.Kızının bir yabancıya aşık oldugunu ögrenen kızın babası digerlerine ibret olsun diye onu duvarlar arasında hapsetmiş.O gunden beri ne zaman gece yarısından sonra bu kapıdan gecerseniz ağlama seslerini duyarmışsınız. Bu da böyle minik bir hikaye:)




Buradan birazcık ileride bulunan Three Brothers(Trīs brāļi) Riga'da bulunan en eski karmasık birbirine bitisik binalara verilen ad. Bunların üçü de ortaçağda inşa edilen evlerin çeşitli zaman periyotlarından bir kesit sunuyor.En son evin pencerelerinin cok kucuk olmasının nedeni ise eskiden, ne kadar büyük pencereniz varsa bir o kadar daha çok vergi ödemeniz gerekiyormuş. Bu yuzden olabildigince küçük pencereleri var. Aynı binaların cok benzeri aynı zamanda Tallin'de bulunmaktaymış hem de Three Sisters adıyla.




Burdan sonra Riga Katedraline gidelim. Rigas Doms. Bu yapı Baltık bölgesindeki ve Riga'daki en eski ve en büyük  ortacağ kiliselerinden biridir. 1211 yılında insası baslıyor ve gercekten görkemli bir yapı. İçine girmek isterdim fakat şu an resterasyonda. Genelde birçok konser ve gösteri Katedralin bulundugu ve Old Town'ın bir nevi resmi olmayan bu buyuk meydanında gerçekleşiyormuş. Bu Katedralin dikkat çekici bir noktası ise Organ denilen muzik aletinin 1883 yılında yapılmış ve 6718 tane farklı boyutta boruya sahip olması. organ'ın büyüklügünü buradan da görebilirsiniz: http://www.doms.lv/info/?mnu_id=69

Ve son olarak bahsetmek istegim şeyler ise Riga'ya özgü ünlü olan şeyler
tabii ki de birincisi:
Black Balsam adı verilen votka ve 24 farklı bitkiden olusan bir bitki likörü. Ama harika! Her yerde neredeyse ilgi gören ve ödül alan bu geleneksel tat kesinlikle pas geçilmemeli. Aynı zamanda duyduguma göre bunların iki çesidi varmış. Biri daha yeni olan ve mavimsi şişede olan yabanmersininden elde edilen ve digeri de klasik koyu renkli şişelerde satılan balsam.. Deneyin pişman olmazsınız:)

İkinci olarak en cok görülen şeylerden biri ise Amber! Tüm tezgahlarda kullanıma ve renklerine göre binlerce çeşidini bulabilirsiniz. Burda alınabilecek hediyelikler arasına yazılmalı.:)


Ve belki biraz da çikolata götürmek isteyebilirsiniz.. Riga'nın en ünlü markası olan Laima'yı tavsiye edebilirim. Cikolatayı cok yiyemeyen bir insan olsam da bir kac kez deneme şansım oldu ve gercekten begendim.

http://www.laima.lv/en/

Aynı zamanda Laima dedigimde aklıma ilk gelen Özgürlük Anıtının oldugu yerde duran Laima saati geliyor. Eger bir randevunuz varsa, burdan baska bir yeri söylemenize gerek yok bulusmak icin! En popüler bulusma mekanı Laima Saatidir! :)



not: fotoların cogunu ben cekmedim belirli sitelerden aldım:)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder