Tallinndeki kısa ama tatlı zamanlarımızdan sonra erkenden uyanmak ve
Helsinki icin feribota yetismemiz gerekiyordu. Hal böyle olunca Tallinnde gece
hayatı adına yaptıgımız tek etkinlik uyumak oldu. Neden biletimizi de sabahın
7.30una almıs oldugumuzu hala anlayabilmiş degilim. Sanırım Helsinki büyük, cok
zaman harcamak gerekir falan diye düsündük! Neyse saat 7.30 da feribot demek
check-in 1 saat öncesinden baslıyor demek ve 1 saat ya da 45 dakika oncesinden
orda olmak demek. Hic bilmedigin bir sehirde hic bilmedigin bir yere gitme
cabasını, kaybolma riskini de bunlara eklersen 6 da kalktık.. Hemen
hazırlandık.. Ve yola koyulduk.. Gidecegimiz yer harita uzerinden bakıldıgında
cok uzakta sayılmazdı... Liman da D kapısına gitmemiz gerekiyordu... Hava
bildiginiz geceydi. Zifiri karanlık dersin ya, ondan da koyu..Elimizde
haritalar. Hava felaket soguktu.. Yolun kıyısından yuruyen iki kızcagız
bildiginiz tipik turistler... İnsanlar sokakta öbeklenmişler bazı köşelere
partilerden yeni dönülüyor.. Bagrılarak konusuluyor, aldırmadan davranılıyor.
Zaten kimse de aldırmıyor.... Ben hayatımda hic böyle bir sey yasamadım...
Boyle karanlıkta, ana yolda ama bilinmeyen bi yolda zamanla yarısmak... Ve
korkmamak... Hatta bu durumdan tuhaf bir sekilde zevk almak.. Sanırım bu maceraya
baslarken de hissetmek istedigim buydu... Bunu anladım. Ve bunu hissetmek
guzeldi. Eger bunu İstanbul, İzmir ya da baska bir yerde yapmaya kalkacak
olsam. Yok yok dusunmeyelim bile biz hikayemize dönelim...
Gidecegimiz yeri bulmamız zaman aldı ama tam da vaktinde oradaydık..
Acıkcası liman sandıgımdan cok daha buyuktu... Resmen iskeleye girdiginizde
kendinizi havalimanında hissediyorsunuz. Hatta acıkca şunu bile diyebilirm ki
Tallinndeki iskele, Rigadaki havalimanından büyüktür! İnanmazsanız gelin görün...
Bizi bekleyen "feribotun" bakın tırnak icine alıyorum cunku
feribot demek orta boy hani İstanbuldan Bursaya gecersin olmadı İstanbulda yaka
degistirirsin falan o boyutlarda bekliyorsun. Bizim feribot devdi... Haliyle
ona giden yolda dev ve uzundu.. Ucaga binerken gectiginiz körüklerin 5 katı
belki de belki de daha uzun... Etkileyiciydi. Feribota bindik, güzel bi manzara
ile kahvaltımız çayımız. Güne güzel başlamıştık. Feribotla 2 saat sürüyor
yolculuk, bilet fiyatı aldıgnız saate gore degisir ama biz birine 22 digerine
ise 19Euro ödedik. Bu civarlarda olur muhtemelen. Feribot icinde bulunan
market, parfumeri falan güzeldi gezilebilir. Ama marketi gezerken göreceginiz
milyonlarca çeşit çikolatalara karsı tedbirli olun.. Hepsini almak
istiyorsunuz! Sakın o hain tuzaga düşmeyin:)))
Bindiğimiz Feribot tam anlamıyla buydu işte...:) |
Bize gitmemizi önerdikleri yerler arasında feribotla 20 dakika uzaklıkta
olan 18-19.yy dan kalma dunyanın en büyük tarihi denizcilik kalesi tarzında bir ada olan Suomenlinna da vardı. Bu
fikir bize birazcık uzak göründü hem yorgunduk hem de Helsinkiye daha yeni
gelmiştik. Ve orayı gezmemiz yaklasık 2-4 saat arası bir zaman alacaktı.. Sonuc
olarak gitmedik ama gitmemekle iyi mi yaptık kötü mü bilemiyorum, giden birisi
varsa sorup ogrenecegim. Ama o giden birisinin bir Türk vatandası olması cok
önemli:D Objektif olması açısından yani..
Uspenski Cathedral |
İlk olarak Uspenski Katedraline gittik. 1868 yılında tamamlanan bu yapı Batı Avrupanın en büyük Ortodoks kilisesiymiş. Fotografta da goreceginiz gibi altın kubbemsi detaylarıyla Finlandiya tarihi üzerinde, Rus sembollerinin etkisinin acıkca bir örnegidir. Ve gercekten büyüleyici, hem içi hem de dışı. Pazar oldugu için küçük bir duaya da katılmış olduk. Cümlemize amin! :D
Daha sonra yolumuzun üzerinde olan Market Square olarak adlandırılan bircok cadırımsı seylerde yemeklerin, kafelerin hediyelik esyacıların bulundugu deniz kenarında bulunan yere ugradık. Burası da gerek balık ekmekçileriyle gerek esnafıyla falan bana yine Türkiyeden bir yerleri çağriştırdı. Kendimi bir tuhaf hissettim. Bütün kalabalık neredeyse buradaydı. Böyle kalabalık görmek de benim hosuma gitti acıkcası. Buralarda kalabalıga hasret kalabiliyorsunuz bazen..
Havis Amanda |
Deniz kenarından iceri gecerken Havis Amanda- kısacası bu heykeli
görmeniz gayet mumkun. Kendisi Baltık Denizinin ve Helsinkinin
yukselisi-yeniden doğuşunu simgelemekteymiş. Düşünüyorumda bu Baltık ülkeleri
yazın gercekten de güzel olur. Soguk hava insanın elini baglıyor. En azında biz
birazcık güneş gördük. Güneşli yerler soguk olmasa da gölgeler de üşümemek gibi
bir şansınız yok J Ara sokaklarda gezdik te
gezdik ara sokakların hakkını verdik adeta.
Ve Helsinki Katedralinin oldugu yere gittik. Uzaktan bakıldıgında
kendisine ulasmak icin tırmanılması gerekilen bir suru uzun merdivenleriyle
gercekten güzel görünen bu yapı 1822-1852 yılları arasında inşa edilmiş. Bu
Katedralin bulundugu alan aynı zamanda Senato binası, Helsinki Universitesinin
ana binası, Finlandiya Ulusal Kütüphanesi gibi Neoklasik mimari yapı
örneklerini bünyesinde bulunduruyor. Gelelim ki Katedralin içi, düz duvar
yani..Beklediginiz kadar ihtişamli degil. Ama tabii ki de görülmeye deger.
Merdivenlerde oturup güneslendik:)) |
Ara sokaklardaki turumuza devam ettik ve güzel kafeler bulduk, film cekimi
tarzı şeyler gördük. Ve hayatımda ilk defa birazcık marul, üç dilim domates,
bir kasık dilimlenmiş köz biber icin yaklasık 8 euro ödedim. Yiyemedim bile. Bi
soguk su bana yetti yani. Tam anlamıyla rezaletti. Ve fiyatlar Tallinn’e göre
tabii ki de uçuktu. Minik suların fiyatlarına deginmiyorum bile. Bunu bilerek
gidin benden söylemesi.
hadi afiyet olsun bana! |
Yine de güzel bir gün
geçirdik. Helsinki görülmesi gereken yerlerden biri olabilir, gönül isterdi ki
kalalım hatta yazın da gelelim ama bize ayrılan sürenin sonu bu.. Elveda
Helsinki!
**
Ufak detaylar: Helsinkiden dönüşte bindigimiz feribotun İstanbul feribotları boyutlarında gelmesi, içinin buz gibi olması, Tallinnde otobus terminalinde hicbir sey olmaması, en yakın yerin bir pizzacı olması ve pizzalarının cok guzel olması,ulkeler arası otobuslerin rezalet olması ve cok soguk olması,sevgiliden alınan atkının sadece sizi ısıttıgı gercekleriyle birlikte sonunda sabah saat 3 ve Rigadayız!! :))
Ufak detaylar: Helsinkiden dönüşte bindigimiz feribotun İstanbul feribotları boyutlarında gelmesi, içinin buz gibi olması, Tallinnde otobus terminalinde hicbir sey olmaması, en yakın yerin bir pizzacı olması ve pizzalarının cok guzel olması,ulkeler arası otobuslerin rezalet olması ve cok soguk olması,sevgiliden alınan atkının sadece sizi ısıttıgı gercekleriyle birlikte sonunda sabah saat 3 ve Rigadayız!! :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder