12 Kasım 2011 Cumartesi

Varşova Günleri-2


2.gün.
Buraya gelmeden önce grip illetinin pençesine düşmüştüm haliyle bilinmekte bu durum kötü, ama bir de kuzenimin 
de bu illetle cebelleşiyor olması daha da kötü Neyse ki dün şehirde belli başlı görülebilecek yerleri gördük gezdik.
Bugün için ise kuzenim yataktan çıkamadığı için kuzenimin eşiyle biraz dolanmaya karar verdik ve yola koyulduk. Varşova genelinde birçok park ve bahçenin varlığından bahsetti bana Olga. Aslında yaz ya da bahar mevsimi olsa gezilmeye doyum olmayacak yerler vardır eminim. Zaten şöyle bir hayal edince içimden tekrar o zamanlarda buralara gelmek geçti. İşte yazları güzel olan parklardan birinin içinde bulunan aynı zamanda da eski bir kale olan Ujazdowski Kalesi adıyla anılan
 sanat galerisine ziyarete gittik.

Ne sergisi olduğunu bilmiyorduk ama muhtemelen bize göre bir şeyler bulacağımızı düşünüyorduk. Olga da kuzenim gibi çok eglenceli bir insan oldugu için güldük eglendik güzel vakit geçirdik. Aslında bize bu kadar eglenmemiz için fırsat veren ‘modern’ sanat çalışmalarına da teşekkür etmek lazım. Sergi bazen anlam veremediğimiz bazense bizi fazlasıyla düşünmeye sevk eden parçalarla doluydu. Şunu söylemeliyim ki sergideki hiçbir parça sıradan degildi:D Hepsi oldukça enteresandı. Öyle ki bir oda dolusu sandalye’nin bulunduğu kısım çok etkileyiciydi. Böyle 100 tane falan aynı cüzdanın yan yana dizildiği kısım da çok ilginçti. Şimdi beni tanımayıp bunları okuyanlarınız beni baya sanat düşmanı hanzo bir insan olarak düşünebilirsiniz. Tabii mümkündür burada oturup ne kadar sanatsever oldugumu filandı falandı pış pış anlatmayacağım tabii ki ama bu sergi insanı çığırından çıkaracak nitelikteydi bunu bilin istedim. Ucu bucağı yoktu.. 

Bu acayip serginin yanı sıra Varşova’nın diger bir kısmında bulunan Praga adlı bölgede çekilmiş fotoğrafların sergisi cidden çok enteresandı.  Bu Prag denilen bölge oldukça fakir insanların yaşadığı bir yer. İçinde birçok rengi bulunduruyor. Tehlikeli bir yer oldugunu söyledi Olga ve aynı zamanda sanırım savaş zamanında tahribata uğramamış olan bir yermiş. Ne kadar doğru olabilir bilemiyorum gitmeden bilinemez ama çok enteresan kareler vardı, bazıları içimi cidden çok acıttı oldukça etkileyiciydi. 
http://en.wikipedia.org/wiki/Praga 




Günümüzün büyük bir kısmını burada geçirdik. Sabah girdiğimiz salondan akşama yakın bir saatte, karanlık soguk bir havada dışarıya çıktık.. Sonra birkaç alışveriş merkezine gittik biraz daha dolandık ve eve dönüp yemek hazırlamaya koyulduk. Kuzenim iyi yemek yaparmış da haberim yokmuş aslında. Kendisinin farklı mutfaklara bu kadar meraklı olduğunu bilmiyordum. O küçücük mutfak ta bile dünyanın yemekleri şirin kitaplarla raflara, dolaplara dolmuş durumda. Bana ton balıklı sebzeli yogurtlu güzel ve hafif bir akşam yemeği hazırladı. Mmm gerçekten çok lezzetliydi.
J
Sonrasında sohbet film ortamını oluşturduk. Riga’da geçen stresli ve anlamsız günlerin sonrasında aslında böyle bir dinginlik ve ev ortamı bünyeme iyi gelmişti gerçekten. İyi hissediyordum
J

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder